Sayfalar

23 Nisan 2010 Cuma

Siyah-Beyaz

Başlığa bakınca herkesin aklına ilk Beşiktaş gelecektir heralde. Ama bu sefer farklı bir betimleme bir film çok sevdiğim usta oyuncuların oynadığı bir film. Erkan Can,Nejat İşler,Taner Birsel ve Son zamanlarda herkesin dilinden düşmeyen Tuncel Kurtiz ; tabir-i caiz ise ''Dayı''...

Şimdi bakalım Filmin konusuna diğer oyuncularına ona buna işte. Mümkünse de gidelim bu filme böyle ölümsüz bir kadro bir daha kolay kolay gelmez heralde bir araya.

Cem Yılmaz ve Şener Şen'in de bir filmi yakında vizyona girecekmiş.Şener Şen gibi bir sinema efsanesini tekrar görmekte mutlu edecektir eminim herkesi.

Neyse fazla uzatmadan geçelim filme...



Gösterim Tarihi: 23 Nisan 2010


Yönetmen: Ahmet Boyacıoğlu
Oyuncular: Tuncel Kurtiz, Nejat İşler, Erkan Can, Şevval Sam, Taner Birsel, Derya Alabora, Rıza Sönmez, Muzaffer Özdemir, Serhat Tutumluer, Almıla Uluer
Senaryo: Ahmet Boyacıoğlu
Görüntü Yönetmeni: Özgür Eken
Yapımcılar: Ali Akman, Ahmet Boyacıoğlu, Başak Emre
Türü: Dram
Yapım: 2010
Süre: 90 dk.



Konu:

Ankara’da 25 yıldır yaşamını sürdüren Siyah Beyaz Sanat Galerisi ve Bar, ünlü oyuncuların rol aldığı bir filmle beyazperdeye taşınıyor. Tuncel Kurtiz, Nejat İşler, Erkan Can, Şevval Sam, Taner Birsel ve Derya Alabora’nın başrollerini paylaştıkları Siyah Beyaz 23 Nisan 2010’da sinema izleyicisiyle buluşmaya hazırlanıyor…


Türkiye’nin ilk sanat galerilerinden biri olan, aynı zamanda bar olarak da hizmet veren Siyah Beyaz, çeyrek yüz yıldır Ankara’da sanatçıların, gazetecilerin ve politikacıların uğrak yeri olmaya devam ediyor. Fulya ve Faruk Sade’nin yönettikleri Siyah Beyaz aynı zamanda yıllardır çizgisini korumasıyla tanınıyor.


Siyah Beyaz’ı beyaz perdeye taşıyan filmin karakterleri ise; fırtınalı bir hayat yaşamış ama 70 yaşına gelmesine karşın hala durulmamış, ideallerine bağlı bir ressam (Tuncel Kurtiz); kalp krizi geçirdikten sonra işini bırakan, sümüklü böcek besleyip sakin bir yaşam sürmeye çalışan bir avukat (Erkan Can); mesleğini yapmaktan sıkılmış, üstüne bir de karısı tarafından terkedilmiş bir doktor (Nejat İşler); ve hayata karşı tek başına direnen, yalnızlığı bir yaşam tarzı haline getirmiş bir iş kadını (Şevval Sam)... Bu insanlar Siyah Beyaz’ın müdavimleri ve bu bar bir anlamda onların sığınabilecekleri son liman. Barın sahibiyse kimseye taviz vermeyen, sinirli, alıngan ama dünya tatlısı bir insan olan Faruk (Taner Birsel).


Siyah Beyaz, dostluk, duyarlılık, 50 yaşına gelmek ve yaşlanmanın farkına varmak, bir mekana bağlanmak ve hayatın küçük ayrıntıları üzerine bir film.



Siyah Beyaz - Fragman from gezicifestival on Vimeo.

22 Nisan 2010 Perşembe

23 Nisan

Karikatür # 1



   Sanırım hayattaki kişilikler de böyle. Gözlerini tam açmadan çevresindeki olaylara etkilediğini sananlar ve etkileyenler arasında ince bir çizgi...

21 Nisan 2010 Çarşamba

Gol Sevinçleri # 1

Robbie Fowler

Liverpool'un ezeli rekabette komşusu Everton'ı yendiği maçta. Liverpool'un haşarı çocuklarından Robbie Fowler, saha kenarı çizgilerini kokain olarak algılıyor...

Liverpool taraftarları tarafından çok sevilen vazgeçilmeyen Futbolcular arasındadır.

Liverpool taraftarı Fowler`a "God" lakabını takmıştır. Öyle ki; 2006`da Liverpool`a geri
döndüğünde The Guardian gazetesi "God returns to Anfield" başlığını attı.

Kaleciler ve Yalnızlık

Sis perdesinin arkasında bir yalnızlık var onlar için. Takımın en değerli oyuncuları gol atar taraftar onların ismini zikreder durmadan gol sevinçlerinde kaleciler pek gidemez o uzaklara kalenin etrafında zıplarlar sağdan sola...

Kim koşar kalecinin yanına golden sonra?Ancak çok yakın arkadaşı olacak maç öncesi golü ona armağan ettiğini söyleyecek de gelecek...

Ohoo Ölme Eşeğim Ölme yani...



Hatalı bir gol yediğinde nolur eğer pozisyon içinde bir savunma oyuncusu varsa kalecinin başını okşar eğer uzaktan yediyse gelir savunma oyuncusu vurur topa bir gol daha atara kaleciye isyan edercesine...

Kalır tek başına o anda aptallaşır bakar sağına soluna hiç dostu yoktur sanki herkes ayrı telden çalar gibi davranmaktadır.

Ama takımdır onlar hani birlik beraberlik içindeydiler? Hani beraber sevinip beraber üzüleceklerdi?

Noldu peki? Neden hep yalnız kalır kaleciler? Ancak yüzde yüzlük bi pozisyon cıkardıgında mı ismini zikredelim illa penaltı kullanınca mı adını haykıralım tüm stad olarak?

Hak verelim biraz onlara da stres,hava,psikoloji vs vs vs bu etmenler en çok onları etkiliyor sanırım... Hele bir de adı cıktıysa Kova'ya vay haline artık onun....


Devlerin Kapışması



Nefesleri kesen mücadelenin 19. dakikasında Pedro Rodriguez, Barcelona'yı 1-0 öne geçiren golü kaydetti. Yediği gol karşısında şoka uğrayan İtalyan ekibi çabuk toparlandı ve 30. dakikada Wesley Sneijder'in attığı golle skora dengeyi getirdi 1-1. Bu golden sonra her iki ekip de birçok pozisyona girse de gol sesi çıkmadı ve karşılaşmanın ilk yarısı 1-1 eşitlikle tamamlandı.

İkinci yarıda sahaya hakim olan taraf İnter'di. Ev sahibi ekip 48. dakikada Maicon'un attığı golle karşılaşmada 2-1 öne geçti. Temponun hiç düşmediği zorlu mücadelenin 61. dakikasında Diego Milito kaydettiği golle İnter'e adeta rahat bir nefes aldırdı: 3-1. Son dakikaların kıran kırana geçtiği müsabakada başka gol olmayınca İnter zorlu mücadeleden galip ayrılan taraf oldu. Inter'de Dejan Stankovic, Barcelona'da ise Carlos Puyol sarı kart gördükleri için rövanş maçında cezalı duruma düştü.




Heralde Guardiola'yı 14 saatlik yoll cok yormuş ki maçta ilginç hareketleri gözlerden kaçmamış...

Messi'nin oyuna etki koyamayışı İbrahimoviç'in tam anlamıyla yeterli olmayışı ve Sneijder'in takımı cok iyi yönetmesi İnter için ezici bir üstünlük ortaya koydu...

20 Nisan 2010 Salı

Paşam # 1

Farklı Yerler Farklı Zamanlar

Artık farklı yerlerde olmanın farklı şeyleri yaşamanın zamanı geldi diye düşünmeye başladım.Nereye kadar tartısabilirm ki forumlarda sadece Fanatikliği düşünen saygıdan eser olmayan adamlarla.

İlk önce dinle efendi!!! Karşındaki ne söyler neyden bahseder ne hakkında konuşur ama yok bizim okumaya karşı bir antipatimiz olduğu için en son kim ne yazdıysa bütün herkesi o yazı ile sorumlu tutarız...

Oysa sevmediğimiz grupların içinde ne güzel insanlar var.Nasıl ki sen ben iyiysek onlar da iyiler eminim ama nedense aradaki çürük domateslere değince mi bozuluyorlar onu anlamış değilim...

Yaşın kemale erdi bi kenara çekil derler bazen çocuk çocuk hareketler yapma!!! Ama artık bu devir de değişmeye başladı kenara gel ki senden yaşça küçükler sana saygısızlık yaparken senin sinirin bozulmasın. Sen hayattayken portakalda vitamin olan velet ''bagırsana lan'' gibi bir cümle sarfetmesin...

Sanırım hayat hızlı bir şekilde ilerliyor biz 25 yılı teker teker cıkarken bizden ufaklar çıkışlarını ikişer üçer yapıyor olmalı ki bize yetişiyorlar...